Cuma, Mart 21, 2025
spot_img

MASKELERİN VE ASLOLAN SEN

Günümüzde, hele ki daha da kendimizden uzaklaşmaya başlayıp da dünyanın koşuşturması içinde olduğumuz son yıllarda, herkes maskelerini aktif şekilde kullanmakta, olduğun kişi değil, olmayı istediğin yada dışarıya göstermek istediğin maskelerden bahsediyorum.

Ne olabilir bu maskelerin ardındaki ben’in tanımı?

Tabii ki, başka biri gibi görünmek belki de davranmak, kapanması gerekenleri örtebilmek.

Toplum her zaman en iyi olana adapte olmuştur.  Çünkü toplum gerçeği, olumsuz olanı sevmez asla hep en iyi olandan beslenir ve kabulü sadece kendince iyi ve güçlü olandan yanadır.  Bu durum tüm dünyanın ve toplumun gerçeği.  Dünyanın her yerinde bu öğreti ve toplum bilgisi mevcut. Olmadığın biri gibi görün, güçlü görün, en iyisi görün.

Peki, bu öğretinin toplumun en küçük parçası olan bireye etkisi nasıl oluyor dersiniz?

Herkes mükemmel şekilde olabilir mi toplumda? Tıpkı öğretide olduğu gibi mi gerçekler sizce?

Sürekli en iyi olana yönelip, öyle değilse de öyleymiş gibi görünen insanoğlu, zamanla kendinden hangi konuda kayıplar verebilir?

Atıl kalmış sağ beyin, sağ beyin bizim hissel ve duygusal alanımızı ifade ettiğinden, Mantık ve matematik gücü hatta öyle ki, aşk hayatını dahi matematiğe dahil eden sol beyin, zafer kazanıyor olabilir mi dersiniz?

Ortaya çıkansa, sadece mükemmel görünmeye  çalışan, iyi olmayan yönlerini kabul etmemek adına tukaka  gözüyle bakan, belki de çok eğitimli, belki de çok kariyer sahibi ama kendinden uzak,  bütünlüğünün kabulünde olmayan ve hep  taktığı maskeleriyle  beslenen insan grupları.

Kaçtığın, kabul etmediğin her şey zamanla üzerine gelir insanın.

Hele ki, bilinçaltındaki ağır kalıplar ve duygular  yüzleştirme aşamasından  geçer sık sık, eğer o yüzleşmeyi, yaşadığın olayı kendi enerjin ile yarattığını fark edemiyorsan, tukaka alanını itmeye devam ediyorsan, derslerin daha da ağırlaşır ki, beni gör diye bağırmaya başlar, kabule geçemediğin sen, yani zayıf olarak nitelendirilen duygular, kalıplar, o maskelerle örtülü alanın, yaşadıkların ile gösterir sana kendini. Ne kadar mükemmel olmaya çalışsan da kontrolün dışında, sen olmaya iter ve zorlar evren şartları. İşte mutsuzluğun başladığı nokta tam da o bölge de başlamakta.

Peki o zaman, ne yapmalı, nasıl aşmalı? Toplumsal öğretinin tersine, bizler iyi ve kötü diye değerlendirildiğimiz alanımızı, kötü görmeyi bırakıp, geliştirilmesi gereken bir alan olarak kabule geçtiğimizde, o örttüğümüz, sevmediğimiz parçalarımız ile bütünlük başlar.

Ve insanoğlu, reddettiği her konuda yüzüne taktığı maskeleri ile ‘mış’ gibi yaptıkça da en çok kendini kandırır aslında.

Tatlı bir kandırmacadır bu, içten içe insana keyif verirken, aslında içten içe yer bitirir ve tüketir.

Ve artık bilinçaltı kayıtları bağıra bağıra gösteriyor bizlere her şeyi, coronavirüs sistemi zorluyor artık, evlere kapatıyor, içe yönelin ve sağ beyninizi duygu alanınızı fark edin diyor.

Sağ ve sol beyin dengede olduğunda mantık ve duygularla bir olabilir ve bütünleşebilir insanoğlu. O noktada, maskalere gerek kalmaz, hele de bilinçaltına bakabilecek kadar yüzleşmeye hazırsanız, muhteşem dönüşümler sizi bekliyor demektir.

Bizler kendimizi bütün olarak görmekten kaçtıkça, maskelerimize bağlanıp, onlara sımsıkı sarıldıkça, kendinden uzaklaşan bireyler ve kendini kabule geçemeyen bireyler olarak yaşadığımız döngülere ve sorunlara da devam etmek zorunda kalıyoruz. Duygu ve kalıplar, kendini kabul ettirene ve dönüşene kadar insanın karşısına çıkıyor.

Oysa dönüşüm ve kendinle bütün olmanın yolu, kalbindeki cesaretten geçer, çünkü kendini iyi ve kötü özelliklerin ile fark edip, kabule geçtiğinde ve onları iyileştirmek adına kendinle ilgilendiğinde, yaşamındaki gelişiminde başlamış olur.

Unutma, anahtar kalbinde ve maskelerini bırakıp, kendi gerçekliğin ile buluşacak kişi sensin.

Sevgiler,

Doğa Gülay CIRBAN
Sosyolog- Aile Danışmanı  / Bilinçaltı Regresyon Terapisti
gcirban@gmail.com
Instagram:  @iliski.bilincalti.danismani
YouTube: @dogagulaycirban1998

En son haberler